Özel isimde da eki nasıl yazılır ?

Defne

New member
Bir Noktanın Hikâyesi: “Da” Eki ve Kalbin Noktası

Merhaba forumdaşlar,

Bugün size bir dil kuralından değil, bir hikâyeden söz edeceğim. Çünkü bazen bir kural, sadece dilin değil, duyguların da meselesidir. “Özel isimde -da eki nasıl yazılır?” sorusu bana hep basit bir dilbilgisi konusu gibi gelirdi. Ta ki bir gün, bu sorunun cevabını bir hayat hikâyesinde bulana kadar...

---

Bir Yaz Günü: Dil Kursunda Tanıştılar

O yaz İstanbul’da hava kavurucu sıcaktı. Beşiktaş’taki küçük bir dil kursunda, sınıfın arka sırasına her zaman geç kalan biri vardı: Mert.

Analitik düşünmeyi seven, çözüm odaklı, “doğru” kelimesinin peşinde bir adam. Her şeyi kurala bağlamak isterdi. Türkçeyi severdi ama ona bir formül gibi yaklaşırdı.

O gün sınıfa yeni bir öğrenci geldi: Elif.

Yumuşak sesiyle “Merhaba” dediğinde, sınıfın tüm gürültüsü bir anda azaldı. Elif, kelimelere duyguyla yaklaşan biriydi. Onun için dil sadece anlam değil, bağ kurmak demekti.

Dersin konusu o gün tam da buydu: “Özel isimlerde ‘-da’ eki nasıl yazılır?”

Mert hemen el kaldırdı:

> “Hocam, eğer ek, özel isimden sonra geliyorsa kesme işaretiyle ayrılır. Yani ‘Ankara’da’ şeklinde yazılır.”

Elif tebessüm etti.

> “Ama hocam,” dedi, “bazen bir şehir adı, sadece bir şehir değildir ki… Mesela ‘Ankara’da’ derken, orada kalbim de kaldıysa, o kesme işareti belki de bir ayrılığı simgeliyordur.”

Sınıf bir an sustu. Mert’in kalem ucu havada asılı kaldı.

O an bir dilbilgisi kuralı, duyguların penceresinden bakınca bambaşka bir anlam kazanmıştı.

---

Kuralın Ardındaki Duygu

Mert için dil kuralları netti: ya doğru ya yanlış. Ama Elif için her kuralın bir hikâyesi, bir nedeni vardı.

Ders bitiminde birlikte çıkarken, Mert Elif’e sordu:

> “Sen neden bu kadar duygusal yaklaşıyorsun dil kurallarına? Kural kuraldır.”

> Elif gülümsedi:

> “Çünkü dil, insanın kalbidir Mert. Hangi şehirde, hangi kelimede olduğumuzu söyler. Bak, ‘da’ eki bile bazen ayrı, bazen bitişik yazılır; tıpkı insanlar gibi. Bazen birine çok yakın oluruz, bazen araya bir virgül, bir nefes girer.”

Mert sustu. O güne kadar “kesme işareti” sadece bir işaretken, şimdi bir duygunun sembolü olmuştu onun için.

---

“Ankara’da” ve “Ankarada” Arasındaki Fark

Bir hafta sonra dersin konusu yine aynı konuya döndü.

Öğretmen tahtaya yazdı:

> “Özel isimde -da eki nasıl yazılır?”

Sınıfta Elif el kaldırdı:

> “Hocam, özel isimlerde gelen ekler kesme işaretiyle ayrılır, ama dikkat edelim: ‘da’ eki bağlaçsa, ayrı yazılır.”

Sonra tahtaya iki cümle yazdı:

1. Ankara’da seni bekledim.

2. Ankara da güzeldir.

Aradaki fark basit görünüyordu ama Elif o farkı kalbiyle anlatmaya başladı:

> “Birincisinde ‘da’ eki, bir yerin içindeyim, oradayım demek. Ama ikincisinde ‘da’ bağlacı var, yani Ankara bile güzel. Görüyor musunuz? Biri içinde olduğumuz şeyi anlatıyor, diğeri kıyas yapıyor. Biri varlık, diğeri kıyas.”

Mert o an anladı: kuralların da bir ruhu vardı.

---

Mert’in Dil Değil, Kalp Dersi

Günler geçtikçe, Mert’in notları mükemmel hale geldi ama bir şey fark etti: Elif olmadan hiçbir kural aklında kalmıyordu.

Her “kesme işareti” ona bir uzaklığı, her “bitişik yazım” bir yakınlığı hatırlatıyordu.

Bir gün Elif kursa gelmedi. Hastaydı. Mert elinde defteriyle onun evine gitti.

Masada açık duran bir not gördü:

> “İstanbul’da yağmur var, ama içimde hâlâ güneş doğmadı.”

Altına küçük bir not daha eklemişti:

> “Bazen ‘da’ eki, bir yer değil bir his anlatır. Çünkü insan, bulunduğu yerden çok, kaldığı duygudadır.”

Mert o an anladı ki “da” eki sadece bir yer belirteci değil, bir bağ hissiydi.

---

Bir Dil, İki Bakış Açısı

Kursun sonunda öğretmen, herkesten bir kısa yazı istedi:

> “Özel isimde -da ekini doğru kullanarak bir cümle yazın.”

Mert yazdı:

> “Elif’in kalbi İzmir’de kaldı.”

Elif ise şunu yazdı:

> “İzmir de bazen insanı hatırlatır.”

İki cümle. İki bakış açısı. Biri doğruyu arıyor, diğeri duyguyu yaşıyordu.

Ama her ikisi de aynı kuralı paylaşıyordu: “da” eki hem bağlar, hem ayırır.

Bu fark, aslında erkeklerin ve kadınların dünyayı algılayış farkına da benziyordu.

Mert gibi erkekler, çözüm odaklıdır. Noktayı koymak isterler.

Elif gibi kadınlar ise, nokta koymak yerine anlamı tamamlamayı seçerler.

---

Bir Cümlenin Sonunda Buluşmak

Kurs bittiğinde, Mert bir mektup yazdı Elif’e:

> “Sen bana dilin kalbini öğrettin. Artık ‘Ankara’da’ derken bir yer değil, bir hatıra görüyorum. ‘Da’ eki benim için bir işaret değil, bir iz artık. Çünkü seninle aynı cümlenin içinde olmak, ayrı değil bitişik yazılmak gibi geliyor.”

Elif mektubu okuyunca gözleri doldu.

> “Belki de bu yüzden dil bizi ayırmak için değil, aynı cümlede tutmak için vardır.”

Ve o gün, dilin en basit kuralı, bir hikâyenin en derin anlamına dönüştü.

---

Forumdaşlara Bir Soru

Peki siz hiç bir dil kuralının arkasında bir hikâye hissettiniz mi?

“Da” eki gibi, sizi bir yere ya da birine bağlayan bir kelime oldu mu?

Belki de bir şehirde, bir cümlede ya da bir insanda kaldınız siz de...

Kim bilir, belki hepimiz bir yerdeyiz hâlâ — doğru yazılmış ama yarım kalmış bir cümlenin içinde.