Osman Bey'In Kılıcı Nerede ?

Defne

New member
Lise Edebiyattan Kalırsak Ne Olur 2024? – Roman Gibi Hayatların Şiirsel Krizi

Selam forum ahalisi!

Bugün sizlerle biraz gülelim, biraz da geçmişin “edebiyat travmalarına” dokunalım istedim. Malum, 2024’te her şey değişiyor — yapay zekâ yazıyor, insanlar yazmayı unutuyor ama hâlâ bir yerlerde bir öğrenci, sınav kâğıdına “Servetifünun mu, Serveti-fünun mu?” diye yazıp ter döküyor.

Ve o klasik kabus sorusu geliyor akla: “Ya edebiyattan kalırsak ne olur?”

Korkmayın dostlar, kimse Divan şiirinden ötürü tutuklanmadı.

Ama gelin bu meseleyi hem mizahla, hem biraz stratejik hem de biraz duygusal lensle ele alalım.

---

1. Bölüm: Edebiyattan Kalmak, Hayattan Şiir Eksilmesidir

Bir an için düşünün.

Sınıfta herkes “Fecriati, topluluk olarak edebiyatımıza ne katmıştır?” diye yazarken sen deftere “Fecriati… güzel isim aslında, çocuk olursa koyarım” yazıyorsun.

Öğretmen kâğıdı okuyor, gözlüklerin üstünden sana bakıyor ve o ölümcül cümleyi kuruyor:

> “Seninle bir yaz okulunda görüşeceğiz, evladım.”

Edebiyattan kalmak aslında akademik bir olay değildir.

Bu bir karakter gelişim sahnesidir.

Bir Netflix dizisi olsaydı, ismi kesin “Birinci Tekil Şahıs: Kaldım.” olurdu.

---

2. Bölüm: Erkeklerin Stratejik Kriz Yönetimi

Erkek forumdaşlar bu konuda tamamen stratejik düşünür:

“Hocam, geçme notu 50 değil mi, ben 48 aldım, iki puan için yaz tatilimi yakmayalım.”

Ya da klasik plan:

“Hocam ben şiirle pek aram yok ama siz bir şans verin, roman gibi bir insan olurum!”

Biri hemen çözüm planı yapar:

– “Yaz okuluna kalırsam, sabah kahvaltısını iptal, direkt kütüphane.”

Bir diğeri daha yaratıcı yaklaşır:

– “Hocam, ben realist akımı temsil ediyorum. Gerçekleri yazıyorum: Edebiyatı anlamadım.”

Kısacası erkekler “nasıl geçerim?” sorusuna odaklanır.

Hedef nettir, duygu yoktur.

Ama not kâğıdındaki o ‘KALDI’ yazısı, adeta kalbin orta yerine işlenir.

---

3. Bölüm: Kadınların Empatik Direnişi

Kadın forumdaşlar ise olaya tamamen farklı yaklaşır.

“Hocam, aslında ben de biliyordum ama o gün kötüydüm.”

“Yani şiiri seviyorum ama Tanzimat bana soğuk geliyor.”

“Namık Kemal’le bir gönül bağım oluşamadı.”

Birçoğu nottan ziyade duygusal bağ kurar:

– “Edebiyattan kaldım ama hocamın gözlerindeki hayal kırıklığı daha çok acıttı.”

Bir diğeri der ki:

– “Belki de ben yanlış dönemde doğdum. 19. yüzyılda olsaydım Servetifünuncu olurdum.”

Empati, vicdan, dramatik ton…

Kadın forumdaşın edebiyattan kalması bile edebi bir olaya dönüşür.

Sınıfta ağlayan birini görürsünüz, o ağlarken bile “şiir gibi ağlıyor” dersiniz.

---

4. Bölüm: Gerçek Hayatta Ne Olur? (Spoiler: Dünya Dönmeye Devam Eder)

Hemen teknik kısmı aradan çıkaralım:

Edebiyattan kalırsan 2024’te dünya batmıyor, Mars patlamıyor, Wi-Fi gitmiyor.

Sadece bir telafi süreci başlıyor.

Yani ya yaz okuluna gidersin, ya da dönem tekrarına kalırsın.

Ama unutma, en kötü ihtimalle birkaç ay sonra bir daha sınava girersin ve bu defa “Parnasizm” seni değil, sen Parnasizm’i yenersin.

Yani sonuçta kimse lise mezuniyetinde “edebiyat mağduru” damgası yemiyor.

Ama ego biraz çiziliyor tabii.

Özellikle de sınıftaki o “dersin meleği” 98 almışken sen hâlâ “aruz ölçüsünde şaftım kaydı” diyorsan.

---

5. Bölüm: Tarih Boyunca Edebiyat Mağdurları

Tarihe bakınca yalnız değilsin.

– Homeros, öğretmeniyle kavga ettiği için “İlyada”yı yazdı.

– Dante, düşük not alınca “Cehenneme git!” metaforunu biraz fazla ciddiye aldı.

– Orhan Pamuk mu? Belki o da bir zamanlar “kompozisyondan 47” aldı da Nobel’e yürüdü.

Yani senin “kalmak” dediğin şey, belki de bir yaratıcılık patlamasının ön sözü.

Bugün kalırsın, yarın “Kalemimden Kaldım” diye roman yazarsın.

---

6. Bölüm: Edebiyat Öğretmenleri Gizli Filozoflardır

Dürüst olalım, her okulda bir Edebiyat Hocası vardır ki, ders anlatırken “hayat dersi” verir.

Sen sadece “Tevfik Fikret modernizm mi?” diye sormuşsundur ama hoca bir anda hayatın anlamını sorgulatır.

> “Bakın çocuklar, Tevfik Fikret bireyciydi çünkü toplum onu anlamadı. Siz kimi anlıyorsunuz?”

Ve sen o an fark edersin:

Edebiyattan kalmaktan daha zor bir şey var —

Kendini anlatamamak.

---

7. Bölüm: Strateji, Duygu ve Forum Dayanışması

Erkek forumdaşlar der ki:

– “Abi kısa özetler ezberle, paragraf çöz, kurtul.”

Kadın forumdaşlar der ki:

– “Özet değil, anlamaya çalış, hisset.”

Ve forumun güzelliği şudur:

İki yaklaşım birleşince, ortaya “mantıklı duygusallık” çıkar.

Bir yanda “kaç puanla geçerim?” diyen Efe,

Diğer yanda “ben bu şiiri niye hissedemedim?” diyen Elif…

İkisi de haklı.

Çünkü edebiyat sadece bilgi değil, empati sınavıdır da.

---

8. Bölüm: Forumda Tartışma Başlasın!

Şimdi top sizde forumdaşlar!

– Hiç edebiyattan kalma tehlikesi yaşadınız mı?

– “Hocam, ben aslında yazmayı seviyorum” deyip sıyıran oldu mu?

– En komik edebiyat sınavı cevabınızı hatırlıyor musunuz?

(Ben “Tevfik Fikret şiirlerinde bireysel temaları işler, çünkü grup çalışmasından hoşlanmaz” yazmıştım.)

Yazın, paylaşın. Çünkü unutmayın:

Edebiyat sadece ders değil, hepimizin küçük trajikomik hikâyesi.

---

Sonuç: Kaldın Ama Şiir Gibi Kaldın

Lise edebiyatı bir dersten fazlası.

İnsanı kelimelerle tanıştırıyor, bazen rezil ediyor ama sonunda hep bir şey öğretiyor.

Edebiyattan kalırsan?

Hayır, dünya bitmez.

Ama belki biraz büyürsün.

Ve belki bir gün, tıpkı şimdi olduğu gibi, forumda yazarken fark edersin ki:

Sen o sınavdan kaldın ama kelimeler seni bırakmadı.

Peki siz ne dersiniz, forumdaşlar?

Edebiyattan kalmak mı daha zor, yoksa onu anlamaya çalışmak mı? 😄